27 Aralık 2013 Cuma

Hasan KUŞBAZ

              Kuşbaz soyadından anlayacağınız gibi Hasan Kuşbaz benim yakınım en yakınım babam.Blogumun adı her ne kadar Arife Kuşbaz'ın Kişisel Sayfası olsa da kendi hayatımdan şeyler yazmaz genelde kendime örnek aldığım ve başkaları tarafından da örnek alınabileceğini düşündüğüm kişilerin hayatlarını başarılarını anlatırım.Bu yazımda da yine aynı şeyi yapacağım idolüm,kahramanım babamı anlatacağım.
           
              Babamı küçükken oynadığımız sonralarda filmi de çekilen Super Mario'ya benzetirdim.Benim babam musluk imalatçısı,tombiş,bıyıklıydı tıpkı Mario gibi.Gençken saçları ne kadar gür ve siyah olsa da zamanla döküldü ve beyazlaşmaya başladı.ben ailenin en küçük çocuğum annem ve babamla aramızdaki yaş farkıda biraz fazla.Küçükken annem ve babamla bir yere gittiğimizde çocuklar dedenle büyükannen mi diye sorarlardı bende sinirlenip hayır onlar benim annem ve babam derdim.Şimdi gülerek hatırlıyorum bu anılarımı.

              Herkesin babası ile anıları farklı,yaşadıkları şeyler farklıdır.Ben babamın beni ilk dişçiye götürüşünü,gözlerimiz ailece bozuk bu yüzden göz doktoruna gidişlerimizi hatırlıyorum.Bu gitmeler benim içindi daha sonra hastanelere gitmemiz benim için değil bu sefer babam için olmaya başladı.

              Babamın hiç doktora gittiğini görmemiştim.Grip olurdu ama bir gün dinlenir iyileşirdi.Televizyonda 2008 yılında bu zamanın yaz aylarında bir virüs gibi bir kanaldan diğerine günde 6 saat gösterilen Doktorlar dizisi vardı.Tabi ilk zamanları olduğu için çok popülerdi bizim evde de zevkle izleniyordu.Babam bir gün sabaha karşı midem ağrıyor diye kalktı abim ve ablam hastaneye götürdüler babamda ilk hastane serüvenini yaşayacaktı.Babam ablamın ve abimin korkmuş olacaklarını düşünerek 'Zenan'ı çağırın,Suat'ı çağırın' diye hastanede bağırmaya başlamış ve tabi herkes gülmüş ama o sırada babam kalp krizi geçiriyordu.

             İlk hastaneye gidiş, ilk kalp krizi ve sonrasında gerçekleşen by pass,bir kaç yıl sonra da kalp yetmezliği babam hastanelere serumlara alışmış iğnelerden elleri morluklarla dolmuştu.Ben o sırada liseyi bitirmiş üniversite de hazırlıktaydım.Kalp yetmezliği ilerledi ileri kalp yetmezliği oldu bir hastaneden başka birine taşındık durduk en çok bu yıl hastanelerdeydik.Babamda kalp yetmezliğine bağlı olarak ciğerleri su toplamaya başlıyordu doktoru hastaneye yatacak dediği zamanlar 1.5-2 ay gibi sürelerle hastanede yatıyorduk, yatıyorduk diyorum çünkü babamla bizde hastaneye taşınıyorduk.Babam iyileşiyor bir daha.Kalp pili takıldı bu sefer tamam en çok nefret ettiğim yerden hastanelerden kurtulucaktık ama olmadı pilde babama yardımcı olamadı.Babamızı 7 Aralık akşamı kaybettik.

             Kahramanım yoktu yanımda önce ağladım sonra kendime geldim uyudum uyandım ve babam yoktu artık olmayacaktı küçük yaşta değilim ancak babam yani inanamıyordum.Sonra babamın cennette olması için dua etmeye başladım biraz daha iyi hissediyordum.Evdeki kalabalıkla ve hastanelerde olmasıyla evde yokluğuna alışıktık babamın ama artık telefonum çaldığında babam yazmayacaktı.Bir hafta aradan sonra okula başladım derslere giriyor, sağolsun arkadaşlarımda kafamı dağıtmama yardımcı oluyorlardı.Kendimi bırakamazdım zaten Babamız bize öyle öğretmedi.Babam bir çok başarısızlık yaşadı iş hayatında ama hep ayağa kalkmasını da bildi.O yüzden benim kahramanım yılmamasıyla,mücadele edişiyle,şikayet etmeyişiyle.

              Babamız belki fiziki olarak yanımızda değil hep konuştuğumuz hayal ettiğimiz İTÜ stadyumunda gerçekleşecek mezuniyetime gelemeyecek ama bize öğrettikleriyle,düşünceleriyle,tavsiyeleriyle hep yanımızda bizimle olacak.Beş kardeş hepimiz birarada babamızın bizden yapmamızı istediği,bizimle gurur duyacağı işler yapıyor yapmaya da devam edeceğiz.

              Yeni yıla gireceğimiz şu günlerde sevdiklerinizle birlikte sağlıklı,huzurlu,mutlu,yıllar diliyorum.

                                                                                               ARİFE KUŞBAZ